Bağışıklığımızın temelleri anne sütü aldığımız bebeklik döneminde atılır.
Bu hafta, Dünya Sağlık Örgütü’ nün çağrısıyla 2012 yılından itibaren tüm dünyada Dünya Bağışıklık Haftası olarak kutlanıyor. Corona virüs salgını bize bir kez daha bağışıklık sistemimizin, sağlığımız ve hayatta kalımımız için ne kadar kıymetli olduğunu gösterdi.
Anne sütü bebek için eşsiz ve çok kıymetli bir besindir
Bebeklerin bağışıklık sistemlerinin güçlenmesinde anne sütü mucizesi kilit rol oynuyor.
Hayatın ilk yıllarında iyi beslenme, güçlü bağışıklık sisteminin temelini oluşturur. Doğumdan itibaren bağışıklık sistemi, mikrobiyata gelişimiyle birlikte yavaş yavaş olgunlaşır.
Bebeklerin bağışıklık sistemi gelişimi için anne sütü en ideal beslenmedir. Anne sütünün içerdiği bileşenler bağışıklık sistemini destekler. Anne sütü yenidoğanın sindirim sistemine geçebilen antikorları içerir, bakteriyal enfeksiyonlar karşısında bebek kendi antikorlarını sentezlemeye başlayıncaya kadar koruma sağlar.
Bebeğin hayata tutunması için en önemli besin olmanın yanı sıra bir aşı gibi koruyucu faktörler içeren anne sütünün eş değeri yoktur.
Anne sütünün yapısında, besin elementlerinin yanısıra, önemli fonksiyonel bileşenler de bulunmaktadır. Besin maddeleri bebeklerin gelişimini sağlarken, fonksiyonel bileşenler daha özel organların, örneğin beyin ve sinir sisteminin gelişiminde, retinal gelişimde, ayrıca bebeklerin çeşitli enfeksiyonlara karşı korunmasında önemli rol oynarlar.
İlk 1000 günde bebek sağlığı için probiyotikler önemli
Sağlıklı mikrobiyota oluşumunun temeli 0-3 yaş arasındaki dönemde atılıyor. Bir insanın sağlıklı bir birey olarak hayatına devam edebilmesi için hayatının ilk 1000 günü (270 gün anne karnında + doğum sonrası 2 yaşına kadar olan süre) çok önem taşıyor.
Mikrobiyotanın şekillenmesinde ise anne sütü çok önemli.
Annenin sütünde de probiyotikler var. Anne sütünde bebek için yararlı yaklaşık 8 binin üzerinde canlı bakterinin olduğunu biliyoruz.
Anne sütünde bol miktarda bulunan probiyotikler, besinler ile alınan barsaktaki yararlı mikroorganizmaların sayısını dengeleyerek sağlığı olumlu yönde etkilemektedir. Probiyotikler; makrofajların etkinliğini, sitokin üretimini, immün globulin oluşumunu, doğal öldürücü hücrelerin aktivitesini artırarak bağışıklık sistemine katkıda bulunurlar. Bu nedenle anne sütü alan bebekler çok daha az sayıda ishal atağı ile karşılaşırlar.